3800 Yaşındaki Türk Kraliçe Lolan Güzeli
Beauty of Xiaohe, yani “Xiaohe’nun Güzelliği”, Çin’in kurak Doğu Türkistan eyaletindeki Tarım Havzası’nda bulunan onlarca mumyadan sadece Mumyanın özelliği, bulunduğu bölgede Çinlilerden çok önce yaşamış olması ve görünümüyle Kafkasyalı insanlara benzerlik göstermesi. Bu iki unsur, Çin’in bulunduğu topraklardaki ilk yerleşimcilerin Çin’li olmadıkları teorisini ortaya atıyor. Xiaohe’nun Güzelliği, sadece batı eyaleti Doğu Türkistan’daki ilk yerleşimcilerin kim olduğu hakkında değil, aynı zamanda petrol zengini bölgenin ne zamandan beri Çin’in parçası olduğu sorusunu da akıllara getiriyor. Bu soruları önemli kılan faktör, Pekin hükümetinin Doğu Türkistan (Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki) Türkçe konuşan, yaklaşık otuz milyon Uygur Türklerine uyguladığı ayrılıkçı hareket.
Çinliler İle Batının İlk Teması
Çin hükümetinin onayladığı resmi tarihi kayıtlara göre, Çinlilerle Batı dünyasının ilk teması, M.Ö 200 yıllarında gerçekleşti. Dönemin imparatoru Wu Di, Moğolistan’dan gelen Hun akınlarını engellemek için Batı uygarlıklarıyla ittifak yapmaya yöneldi. Kayıtlara göre Wu Di, M.Ö 139 yılında, yardımcılarından Zhang Qian’ı, istediği ittifak anlaşmasını sağlaması için Batı’ya gönderdi.
Tarım mumyaların keşfedilmesi, Kafkasya’dan gelen yerleşimcilerin Çin’in bazı bölgelerine Wu Di’nin zamanından binlerce yıl önce geldikleri düşüncesini güçlendirdi. Kısaca, Kafkasyalılar, Doğu Türkistan (Sincan )bölgesine Doğu Asyalılardan çok daha önce varmıştı. başarılı olamadı. Ancak onun Batı’ya gitmek için kullandığı, Asya, Avrupa ve Afrika’yı kapsayan rota, İpek Yolu’nun güzergahlarından birini oluşturdu.
Mumyaların Sırrı
Xiaohe’nun Güzelliği, iki bin ile dört bin yıl öncesine ait 150 adet eşya ile birlikte gömülen iki diğer mumyayla bulundu. Mumya, ABD’de ilk olarak Mart 2010’da California’daki Bowers Müzesi’nde sergilendi. Mart 2011’de ise Pennsylvania’da“İpek Yolu’nun Sırları” adlı sergide yer alacaktı. Ancak Çin’in müdahalesi ile sergiden çekilmesi büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. Serginin başında bulunan Çin dili ve edebiyatı uzmanı Victor Mair, AP haber ajansına yorum yapmayı reddetti.
Mumyaların görünümleri, Bronz Çağı’nda yaşamış bu göçebelerin Hint-Avrupa dilleri konuştuğu ve Rusya veya Ukrayna’dan gelmiş olabileceğini öne sürüyor. Mumyalar, National Geographic Topluluğu’nun, insan genetiğinin zaman içinde nasıl değişim gösterdiğini araştıran projesi kapsamında incelendi. Projenin başındaki Spencer Well, Tarım Havzası mumyalarının Çin’in batı bölgelerine kültürlerini, kendilerine özgü eşyalarını ve genlerini getirdiklerini, hatta atı ilk evcilleştiren insanlar da olabileceklerini belirtti. Tarım mumyalarını 1993’ten beri inceleyen Pennsylvania Üniversitesi öğretim üyesi Mair ise mumyalarla birlikte bulunan bronz ve koyun kemiğinden yapılma eşyalara bakarak, Avrupalıların metalürji alanındaki teknolojilerini Çin’e getirmiş olabileceklerine değindi. Mair, yapılan gen çalışmalarından elde edilen bulguların, “Batıdan gelen erkeklerle, Orta Asya’daki kadınlar arasında bağlantı kurduğunu” ifade etti.
Yüz Hatları Bile Bozulmamış
Deliller, o dönem Çinlilerin mumyalarını gömdükten sonra mezarları eşya koymak için tekrar açtıklarını, böylece hatalarını görerek mumyalarını koruma yöntemlerini geliştirdiklerini gösterdi. Dik duran vaziyette gömülen mumyalarla birlikte bulunan eşyalar ise M.Ö 138 civarında kullanılmaya başlanan İpek Yolu’ndan çok önceki dönemlerde Avrupa-Asya arasında ticaret yapıldığını ortaya koydu.Tarım Havzasının çorak ve tuzlu toprakları, günümüze ulaşan mumyaların birçok antik Mısır dönemine ait mumyadan daha iyi korunmasını sağladı. Mumyaların yüz hatlarındaki çizgilerin bile belirgin olması, bugün Pekin’i tedirgin eden teorileri güçlendirdi.
Çin Sergilenmelerine Karşı
2007 yılında, Çin hükümeti National Geographic Topluluğu’nun yürüttüğü gen araştırmasına izin verdi. Yapılan araştırmanın sonunda, mumyaların Avrupa, Mezopotamya, İndus Nehri bölgesi ve henüz belirlenmeyen diğer bölgelerden geldikleri anlaşıldı. Daha da ilginci, bazı mumyalar, üzerlerine dokuma kumaş giydirilerek gömülmüştü. Bu kumaşlar, İskoçya’nın kuzeyindeki yaşayan klanların ölülerini gömerken giydirdikleri ekoseli kumaşa çok büyük benzerlik gösteriyordu. Ancak ilginç detaylar bununla bitmedi. Bazı erkek ve kadın mumyalarda, şaman olduklarını kanısını güçlendiren uçları uzun şapkalar bulundu. Bu şapkalar, tıpkı Oz Büyücüsü filmindeki büyücü şapkasının benzeriydi. Bu mumyaların giysi ve çantalarında, hint keneviri dahil olmak üzere tedavi amaçlı kullanılan bitkiler çıktı. Ayrıca, tılsımlar ve ayinlerde kullanıldığı düşünülen renkli çubuklar ortaya çıkarıldı. Tüm bunlardan çok daha fazla gizeme sahip Tarim mumyaları, Pekin hükümetinin fazla üzerine gidilmesini istemediği antik eserler durumunda. Pekin’in bu konudan fazla bahsedilmemesini istemesinin bir diğer sebebi de, Uygur Türklerinin mumyaları sahiplenmesi.
İleri teknolojide bir mumyalama sistemi olduğu görülüyor. Dahası, bir mumyanın üzerinde ameliyat izi var, at kılıyla dikilmiş. Amerikalı doktorların tespiti, dünyada ilk ameliyat veya operasyonlardan bir tanesi olarak kabul ediliyor. Ayrıca burada ekose ve boyalı kumaşlar bulunmuş. Bütün bunlar şu anda Doğu Türkistan da Urumçi de teşhir ediliyor.
Dünya yaşam ve kültür tarihinin Türklerle başladığına artık bir şüphe kalmamıştır. Her ne kadar saklasalar da yine de Türk tarihinin izlerini yok edemeyeceklerdir…
Lolan Güzeli’nin bir Çinli olmadığı kabul ettiler ancak bir Türk olduğunu da söylemediler. Onun için batıdan gelen bir kavmin üyesi deniliyor buradan batı derken neyi söylemeye çalıştıkları bellidir… Medeniyet ışığı batıdan yükselir! Hangi batıdan gelmiş olduklarını tam olarak söyleyemediler DNA yapısı çünkü kendilerini ele verdi onun için sadece şunu diyebildiler: O Tarim Topluluğuna mensup ve bu toplumun yakın zamana kadar var olduğu bilinmiyordu bu toplumun özelliği Bronzu doğuya taşıdılar, Dokumacılıkta çok iyiydiler ve Lolan Güzeli’nin üzerindeki elbisenin ancak Batı toplumlarınca yapılabileceği söylendi, Atı evcilleştirdiler. Mezarlarında değer verdikleri varlıklarıyla gömülürlerdi ve bunların içinde atları da vardı.
Lolan güzeli 3800 yaşındadır, üzerinde ameliyat izi vardır ve bu dünyadaki ilk ameliyat olarak kabul görmüştür. Bir yandan bu mumyalar üzerinde çalışan bilim adamları üstün mumyalama tekniği olmadığını, mumyalama görevini çölün oluşturduğu şartlardan dolayı olduğunu söylemekteyken diğer yandan konu ile ilgili konuşurken ağızlarından hep kaçırdıkları; çok önem verilerek mumyalandıklarını, bundan dolayı bu mumyanın toplumun ileri gelenlerinden biri olduğu kanısına vardıklarını söylemektedirler.
Ayrıca çeliştikleri diğer bir konu ise burada buldukları her şey dışarıdan göçebe olarak gelen bir kavim (bu kavim Tarim Kavmi demektedirler) tarafından bu bölgeye getirilmiştir demektedirler, mesela piramitler bu bölge piramit bölgesi değil derken piramit bölgesi olarak Mısır’ı kastetmektedirler yani piramit yapımını Mısırdan geldi bu bölgeye derken bahse konu olan Beyaz Piramit’in yapım tarihinin Mısırdaki piramitlerden daha eski olduğunu göz ardı etmektedirler. Ayrıca buraya göç etti dedikleri bu kavim neden diğer kavimler bu bölgeden iklimin zorlaşması çöl iklimin hakim olmaya başlamasından dolayı diğer kavimler bu bölgeden göçerlerken neden buraya gelmişlerdir? Yoksa onlar zaten ordalar mıydı? Bahsettikleri Türkler mi aslında?
Tarım Toplumu diye bahsedilen toplum dünya üzerinden kalkmış bir toplum ve pek adı bilinmeyen bir toplum olarak tanıtılmaktadır bizlere. Bahsedilen bu toplumun birçok yerle bağlantısı var denilmektedir mesela İsviçre’de…
TÜRK MÜ ?
Çin’in kurak Sincan Eyaleti’ndeki Tarim Havzası’nda bulunan mumya hâlâ Avrupalı mı, Türk mü diye tartışılırken, asırlardır bu topraklarda yaşayan Çinlileri de bu söylentiler kızdırıyor. Üstelik ‘Lolan Güzeli’nin yakınında bulunan birçok mumya da yine tıpkı onun gibi özellikler taşıyor. Bir çok arkeolog mumyanın Avrupa kökenli olduğunu söylerken, Pekin yönetimine karşı bağımsızlık mücadelesi veren Uygurlar’a göre hem Lolan Güzeli, hem de civarında bulunan mumyalar Türk kökenli.
LOLAN (LULAN-LOU-LAN) OYMAĞININ GENEL TARİHÇESİ
Lolan kelimesinin anlamı, ne kitaplarda vardır ve ne de yaşamış büyükler arasında bilinmektedir. Ancak, Lolan dendi mi, bir büyük tarihî oymağın ve boyun adı olarak bilinmektedir. Bu isim, Orta Asya’da bir zamanlar büyük bir imparatorluk kurmuş olan Hun İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır.
“an” eki Türkçe gramerde yer almakla beraber, genelde Farsça’dan geçen işlek bir ektir. “Lol” kökü ise, “lal-lâl-lul-lol” değişimi ile Lol olduğunu göstermekte ise de, kanımızca bu kök, oturulan bölgenin yer isminden kaynaklanan “Lul” dan bozma olsa gerek.
Orta Asya’da ve şimdiki Çin toprakları içinde olan Doğu Türkeli’deki Altın Dağ’ın kuzeyinde bulunan LOP GÖLÜ yakınlarındaki (LUL-AN) kazılarında “LOU-LAN” kasabasının ortaya çıkışı; Lolanlıların tarihçesindeki başlangıç noktasına dikkati çekmektedir.
Anadolu’daki yerli hâlk, Lolan oymağının hâlkına “LOL” ve bu hâlktan olan kişilere veya bireylere “LOLIC” demektedir. Çin kaynakları, dillerinin özelliği bakımından tek heceli dil grubuna girdiğinden, Lolanlıların “LOU-LAN” göstermektedir. 1985 yılında TRT televizyon kanallarında yayınlanan “İPEK YOLU” dizisinde de Lolanlılar, aynı şekilde “LOU-LAN” olarak yayınlandı. Yöre hâlkı, Lolanlılarla meskûn olan bölgeye de “LOLA” demektedir.
Günümüzde Varto’da, Pülümür’de Bingöl’de, Erzincan’da, Aşkale’de, Kars’ın Selim ilçesi köylerinde yer alan Lolanlıların kabile ve soy adlarında görüldüğü gibi, Doğu Türkeli’nde “LOU-LAN”, Doğu Avrupa’nın Valday sırtlarında “NEU DANZİG”, Polonya’nın kıyı şeridinde kurulmuş olan Danzig kenti ile Pülümür-Bingöl ve Varto’daki Danzig köy isimlerinin bulunuşu, Lolan oymağının Hun göçleriyle birlikte bu yerlere kendi adlarını verdiklerini göstermektedir. Bu gün belki bu yerlerde Lolanlılar bilinmese bile ilk dönenlerinde bulundukları, Anadolu’dakilerin kendi kimliklerini yitirmedikleri anlaşılmaktadır.
Gaziantep’in Araban ilçesinde birbirine yakın iki köyü de “yukarı Lolan ve Aşağı Lolan” olarak belirlenmiştir. Bunların, Varto-Tunceli ve Erzincan’daki Lolanlılar ile akraba olup olmadıkları bilinmemektedir. Ancak, aynı soydan ve aynı kökenden geldikleri ve önceleri Alevi inançlı iken, çevrelerinin baskıları sonucu Sünnileştikleri bilinmektedir. Bu konuda Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Seydi ÖZYİĞİT, hazırlamış olduğu lisans tezi araştırmasında şu bilgiyi vermektedir:
“Anadolu’daki Lolan aşiretinin küçük bir kısmı da Gazi Antep ilinin Araban ilçesine bağlı “Lolan” ismiyle bilinen iki küçük köyde yaşamaktadırlar. Her iki köyde tamamen Lolanlılar oturmakta olup, bunların birbirine çok yakın akrabadırlar.
Araban ilçesinin birçok kilometre doğusunda bulunan verimli ovada yer alan Lolanlılar, çiftçilik yapmakta olup, az da olsa büyük ve küçük baş hayvan beslemektedirler. Türkçe konuşan bu Lolanlı köyler, Sünni Hanefî mezhebindedirler.fakat Aşağı Lolan köyü eski muhtarı olan Mustafa Demir ve Yukarı Lolanlı Mehmet Özyiğit’in verdiği bilgilere göre, çok eskiden Alevi olduklarını, bunu dedelerinden duyduklarını tespit ettim. Biz de buna dayanarak bu iki Lolan köyünün ilk sakinleri olan Lolanlılar’ın Alevi olan Erzincan ve Varto Lolanlıları ile ilgilerinin olabileceğini tahmin etmekteyiz. Araban’daki Lolanlılar’ın eskiden Alevi olmaları ve Türkçe konuşmaları da gösteriyor ki, bu Lolanlılar, çok büyük bir ihtimalle Yavuz Selim zamanından önce ayrılmış ve buralara gelmiş olmaları muhtemel.”(1)
Varto’daki Lolan kabilesinin bütün büyükleri, Erzincan ve şimdiki Tunceli ilinin Pülümür ilçesinin Danzig bölgesinden geldiklerini ve oradaki Çirik ve civar köylerinde oturdukları, bunu da babalarından ve dedelerinden duyduklarını söylemektedirler. Danzig bölgesine ise, İran’ın Horasan bölgesinden göç ettiklerini, bu göçün, Selçuklu akınları ile birlikte veya sonra olduğu belirtilmektedir.
Hâlen Pülümür’ün Danzig bucağı ile Bingöl, Göle, Selim ve Varto’daki Lolanlılar, birbirlerine gidip gelmekte ve birbirlerini yakından tanımaktadırlar.
Kaynaklar, Lolan oymağının Miladi 4. yüzyılda anayurtları olan Türkistan’daki “Lu-lan” Lolan kentinden batıya göç etmiş olduğunu belirtmektedir. Lolan şehrinin harabeleri, hâlen Lop Gölü yakınlarındaki kazılardan anlaşılmaktadır.
Hicri 10. yüzyılda Varto’ya gelen ve ilçenin yerli hâlkından sayılan bu oymak hâlkı, Dersim ve Erzincan bölgelerinden Varto’ya geldiklerine ve Akkoyunlular zamanında burada yerleşik bir kabile olarak Karaballı oymağına mensup oldukları bilinmektedir. Köylerindeki mezar taşlarında koç ve koyun başları resimlerinin bulunuşu, bunu belgelemektedir. Bu kabile hâlkı, Varto’da Kalıbal-Kasım-Kacer ve Hıdan boylarına ayrılmış olup, eski gelenek ve göreneklerini, inanç ve yaşam özelliklerini korumaktadırlar.(2)
Aynı şekilde araştırmacı/yazar rahmetli Salih San da, Hun güçleriyle birlikte Orta Asya’dan Batı Türkistan’a ve Horasan bölgesine, orandan da Selçuklu akınlarıyla birlikte Anadolu’ya Erzincan bölgesine geçtiklerini bildirmektedir.(3) bu üç ayrı açıklama, birbirinden alıntılı olsa bile, gerek Prof. Dr. Osman Turan’ın Selçuklular Tarihi ve gerekse T. Yılmaz Özturan’ın Türkiye Tarihi ile Hunlar’ın parçalanmasından sonra Kuzey Hunlar’ın Ön Asya’ya ve Doğu Avrupa’ya göçleri ile göç yolları birbirini tamamlayan tarihi olgudur.
Hunlar zamanındaki “Lolan şehir devletlerinin yeri üzerinde yabancı araştırmacılar tarafından çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu araştırmacılardan Albert Herman, Condray, Sven Hedin ve Aurel Stein araştırmalarıyla bu konuya değinmişlerdir. Lolan şehri Hunlar zamanında Lobnor-tuslu bataklıklarının (şimdiki Lop Gölü çevresi) kuzeyinde olup aynı gölün güneyinde de “Şanşan” adında bir şehrin olduğu belirlenmiştir.